DOĞA SENFONİSİ
Havada bir gerginlik, bir sıkıntı... Yağmur yağamadı bir türlü,
Doğurması geciken, acıyla kıvranan bir kadın görüntüsü...
Ağaçların kolları yukarda, eldivenleri takmış gönüllü,
Her biri ameliyata hazır; doktor ve hemşire görünümlü...
Aniden bastırdı; yağmurla karışık, iri dolu taneleri.
Çatıdan gelen; piyanonun tuşu, bazen de olmuş gitar teli.
Çakan şimşek ve yıldırımlar; sahne ışıklarının binbir hâli;
Zerrelere notalarla kazınmış, Gözükmeyen Şef'le bageti...
Ağaç dallarından vibrafon olmuş ve yapraklarda ıslık sesi;
Gök gürültüsü de bas davullarla karışık, zillerin ses rengi...
Rüzgârla bir alçalıp bir yükseldi, doğanın senfonik şiirleri;
Sabaha kadar telaşlı-sancılı-öfkeli sürdü melodisi...
Nihayet yeni bir gün doğdu, önce ağlama sonra gülme sesi;
Gökkuşağı mükemmel boyamış ve almış doğadaki yerini.
Sıralı kuşlar; farklı notalarda, yeni koronun solistleri;
Er sorar; acaba ne olmalıdır, insanın sahnedeki yeri?..
Hasan ER